Herkes kendi elleri ile yaptıklarının sonucunu yaşar! Yaşam biçimimiz, seçimlerimiz, geçmişin sonucu ve elbette geleceğin sebebidir. O halde, yaptıklarımız ve şuanki seçimlerimiz ile yaşayacaklarımız, herşey tahmin edilebilir. Burada herkesin bildiği determinizmden bahsediyoruz.
Günlük hayatta aldığımız kararlar, düşüncelerimiz, eylemlerimiz, ahlaki tercihlerimiz belirlenmiş ve kesin kurallar içerisindedir. Özgür irade yanılsamadır. Bize özgü sandığımız hareketlerimiz sadece bilimsel yasaların işleyişidir. İnsanın iradesi nedenler zinciri ile gelişen bir durumdur ve bu durumda insanın etkisi yoktur. Sadece nedenler ve sonuçlar vardır. Bu sebepten nedensellik ilkesi determinizmin temel taşıdır. Evrende bir düzen vardır ve nedenler-sonuçlar bu düzen içerisinde işler. Bu düzen çözüldüğünde nedenler ve sonuçların açıklanıp daha sonra gelişecek olayların bilgisini elde etmek mümkün olacaktır. Spinoza‘nın determinizm anlayışına göre ise aklın tamamen objektif oluşu mutlak determinizm olarak nitelendirilir. Determinizmin klasik açıklamasını 18. yüzyılda Pierre-Simon Laplace yapmıştır. Bu açıklamaya göre evrenin bugünkü durumu, evrenin önceki durumunun sonucu ; sonraki durumunun ise nedenidir.
1749 yılında doğan Fransız matematikçi Pierre-Simon Laplace, olasılık teorisini kullanarak gözlemlenebilir gök cisimlerinin yerlerini en doğru şekilde hesaplayabilmiştir. Hedefi, gerekli bilgiye sahip olabilmek, bunları kullanarak gök cisimlerinin gelecekte nerede duracaklarını kesin bir şekilde hesaplamak idi.
Sorunlarımızı tanımlamak üzere, bizim de sorduğumuz soru şu: Evrendeki bütün bilgiye sahip olsak, her şeyi Laplace’in gök cisimlerinde yaptığı gibi hesaplayabilir miyiz? Teorik olarak bu doğru ise, o halde Laplace’a göre şans denilen bir şey olamaz.
Hani 2020 yılında başımıza gelmeyen kalmadı ya! “Bize Neler oluyor? Ve “Bize daha Neler olacak?” sorgulamasının üzerine, bir de Laplace’e danışalım istedik.
Laplace’e göre; “eğer bizler bu kanunları ile evrendeki her cismin ve parçacığın konumunu, hızını ve doğrultusunu bilirsek onun geçmiş ve geleceğini bilebiliriz ancak bu elementler önceden tayin edilmiş ise. Bu da Laplace Şeytanı olarak adlandırıldı. Her şey önceden belirlenmiştir.” Einstein’ın da benimsediği bir bakış açısı idi. Laplace Şeytanı, matematiksel veriler kullanılarak olasılıkların hesaplandığı bir teoridir. Laplace Şeytanı, kainatta her bilgiye vakıf bir varlık aslında. Şeytan adı verilen bu varlık, kâinatın tüm bilgilerine ulaşabilir, çok hızlı bir şekilde hesaplayabilir ise, mümkün olan tüm ihtimalleri görebilir. Buna bağlı olarak doğru kararı vermesi halinde geleceği belirler ve şekillendirir.
Öyle ise, kâinatın bütün güçlerini, konumlarını idrak eden bir canlı olduğunu varsayar bu teori. Bu varlık, her şeyi hesaplayabiliyor üstelik. En büyüğünden en küçük atomlara kadar her şeyi hesabına katıyor. O halde paranın yazı ya da tura gelmesinden, olabilecek her türlü olasılığın cevabını da biliyor. Şu halde her şey bilinebilir. Hiçbir şey sır değildir. Geçmiş, gelecek ve şimdi
Her şeyi bilen, geleceği istediği gibi değiştirebilen bir sistemden mi bahsediyoruz yoksa? 2 boyutlu zihin dünyamızdaki aklımızın alamayacağı bir sistem. BIG DATA, BÜYÜK VERİ!
Günümüzde sıkça adını duymaya başladığımız Big Data (Büyük Veri). Teknolojinin ilerlemesi ve kullanım alanlarının artması ile öğrendik bu kavramı. Yıllardır içerisinde bulunduğumuz, finans işlemlerimiz, e-devlet uygulamalarımız ve sosyal medyadaki hesaplamarımız ile yıllardır bu sisteme hizmet ediyoruz. BİLEMEDEN?
Büyük Veri; sürekli büyüyen sensör bilgisi, fotoğraflar, metin, ses, video… Dünyamıza “Yeni Normal” olarak duyurulan, değişimde başrol.
Sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi: Veriye dayalı tıp, hastalığın erken teşhisinde ve yeni ilaçların geliştirilmesinde yardımcı olabilecek çok sayıda tıbbi kayıt ve görüntülerin analizini içerir.
Doğal ve insan kaynaklı felaketleri tahmin etmek ve yanıtlamak: Deprem verileri, depremlerin bir sonraki aşamada muhtemel olduğunu tahmin etmek için analiz edilebilir ve insan davranış kalıpları, kuruluşların hayatta kalanlara ne yapabileceğine dair bilgileri edinmesine yardımcı olur. Ayrıca Büyük Veri teknolojisi, mültecilerin dünyadaki savaş alanlarından uzakta akışını izlemek ve korumak için de kullanılır.
Suçun önlenmesi: Polis güçleri, kaynakları daha verimli bir şekilde dağıtmak ve ihtiyaç duyulduğunda caydırıcı olmak için kendi istihbaratı ve kamu veri setlerine dayanan veri güdümlü stratejileri giderek daha fazla benimsiyor.
Buraya kadar insanlığa büyük bir hizmet, huzur, güven vaad eden yeni Dijital Çağ! Peki Şeytan bunun neresinde?
Bugüne kadar bildiğimiz yapay zeka algoritmalarından, Süper Bilgisayarlardan ne zarar gördük ki! Evlerimizde, ceplerimizde akıllı ama pek uslu olmayan yaşamımızda… İşte burada mevzu, hayal edemeyeceğimiz üstünlükte olan bildiğimiz yapay zeka ile anlayamayacağımız, kainatın tüm bilgisine sahip olan bir BIG DATA’ya işaret etmek istiyoruz.
“Evrenin şimdiki halini geçmişin sonucu ve geleceğin nedeni olarak ele alabiliriz. Bir an için evrenin tüm güçlerinin ve bunu oluşturan tüm varlıkların konumlarını anlayabilen bir canlı olduğunu düşünürsek, ve bunun bu verileri inceleyebileceğini de düşünürsek, aynı anda evrendeki en büyük varlıklardan en küçük atomlara kadar her şeyi hesaba katarak bir hesap yaparsa, hiçbir şey belirsiz değildir ve gelecek de, aynı geçmiş gibi, onun gözlerinin önündedir.” Pierre-Simon Laplace
Laplace’in Şeytanı olarak bilinen bu teoride ‘şeytan’ olarak tasvir edilen evrendeki tüm gerçek bilgiye sahip canlı. Bu canlı sadece bir an için dahi evrendeki saf biligiye ulaşabilirse, örneğin her bir atoma etkiyen kuvveti hesaplayabilirse veya düşünce hızını hesaplayabilirse tüm gerçek olasılıkları görebilir. Ve doğru kararı verdiği takdirde (bunu gördüğü olasıklıklardan en iyi olanı seçerek yapar) geleceğini kendisi belirler. Şeytan, yani saf bilgiye ulaşan canlı, her şeyi bilerek hareket edecek… Bu bilim kurgunun kapımıza bırakılmış, yapay zeka ve kuantum bilgisayarın bütünleştiği bir sistem olduğunu hayal etmiş olsak! Bunun olsalığı sizce yok mu? Hani artırılmış gerçeklik, “Transhumanizm”, Neurolink projeleri gibi veriler ile bu kurguya bir baksak… Sizce? Kuantum bilgisayarı ile ilgili aldığımız son haberde, evrenin bir simülasyonunu oluşturabileceğini okumuş idik. İnsanlığa tüm gelecek bilgilerini ileten, canı istediğinde, daha doğrusu yaşam biçimine o karar verdiğinde… Blockchain, yani zincirlerin halkaları ile birbirimize sımsıkı bağlandığımız, halkaların boşluklarında bloklandığımızı bir hayal edelim. Şuan o ünlü haberci dergilerde hergün, bir kapak görmüyor muyuz? Blockchain, Bigdata, The Great Reset, New Digital age… demek ki, Laplace’ın Şeytanı kendisini 271 yıl sonra ifşa etti. Laplace’in Şeytanının Kuantum Şeytanına dönüşmesi ile birlikte özgür irade “İNSAN ve varlığının anlamı” nedir sorusunun tam zamanı değil mi? İnsan, bir zincire hapsolabilirmi, tüm varlığını o boşluğa teslim eder mi?
Anahtar Kelimeler: PierreSimon Laplace Einstein Herkes