Gelişen teknoloji, kitle iletişim araçlarının daha etkin ve daha yaygın kullanılmasının yolunu açtıkça açtı, artık önlem alınamaz, engel tanımaz bir duruma geldi.
Medya, en güçlü çapalama etkisi ile köklerini sağlamlaştırmada ve toplum üzerindeki hipnoz başarısını da son bir yılda çok iyi anlamış olduk. Ulusal kültürün çöküşüne, küresel kültürün yayılmasına ve dolayısıyla ulusal kültürler üzerinde olumsuz yöndeki gücünü destekleyen kaosun sahibi olan medya…
Toplumsal düzenin olması ve medya mesajlarının dengeli dağılımı açısından gruplar arası farklılıkların yaratılması kaçınılmaz koşuludur diye bilirdik. Oysaki, tekdüze fikir ve ideolojilere sahip olan toplumların var olması söz konusu olduğuna neredeyse ikna olasımız geliyor. Medya aracılığı ile oluşturulan gündem tek olması için en yüksek çaba gösterilse de, gündemin içeriğine verilen tepkiler ve oluşan düşünceler birbirinden farklı olarak düzensizliğin düzenini oluşturmak için yolundan vazgeçmeyecektir.
Medya aracılığıyla bilginin işlendiği merkezden alıcıya yönlendirilirken, mesaj içeriğinin boşaltılması, bozulmasının olasılığı çok yüksektir. Çünkü medyanın kendi işlevselliğine özel bir hedeftir bu yüksek olasılık. Yani en sık rastlanan olgudur. Böylesi bir hedefte, medyanın mesajlarını değerini yitirmeden olduğu gibi okumak imkansızdır.
Evrenin düzenliliğini bozmaya yönelik entropik eğilimini iletişim sürecinde de geçerli olduğunu, “Bilgi kuramının babası” olarak bilinen Claude Shannon zamanında tespitlerini açık açık anlatmış. Anlatmış da ne olmuş? Yine hep aynı tuzağa düşenler olarak ne kadar anladığımızı tartışmanın hiç zamanı değil, burası da apayrı bir durum!
II. Dünya Savaşı yıllarında Bell Laboratuarları’na katılan Shannon, yangın-kontrol sistemleri ve kriptografi üzerine çalışmalar gerçekleştirmiştir. 1943’te İngiliz kriptanalist ve matematikçi Alan Turing ve Turing Makinesi ile tanışır. Alan Turing gibi önemli isimlerle birlikte kendisini geliştirir. Kriptografi konusundaki çalışmaları, ikinci dünya savaşı yıllarında, dönemin ABD başkanı Roosevelt ve Britanya başbakanı Churchill’in haberleşmesinde kullanılır. Gizli iletileri Shannon’un önerdiği şekilde, 0 ve 1’den oluşan yalnızca iki harfli bir alfabe ile kodlamanın gücü keşfedildiğinde; bunun tam anlamıyla çığır açıcı bir gelişme olduğu çok geçmeden fark edilir. Çünkü iletiler herkese açık bir iletişim hattı üzerinden iletilse bile, taşınan mesajların yalnızca gönderici ve alıcı arasında anlaşılması sağlanabiliyordu. Bu da iletişim hattını dinleyen üçüncü kişilerin mesaj içeriğine ulaşmasını engelleyerek, çok gizli mesajları çok basit yöntemlerle aktarabilmek anlamını taşıyordu.
İletişim çağının başlangıcında “Ağ toplumu”nun temelleri atılırken; Kriptografi üzerine geliştirilmesi gereken yöntemler üzerinde Shannon çalışmalarına hız kazandırır. İletişimin yalnızca gizlilik durumunda değil, iletişim kanalını etkileyen istenmeyen durumlar altında da doğru bir şekilde çalışabilmesinin yollarını arar. Parazitli ve hataya açık bir iletişim kanalında bile, mesajın en az hata ile doğru ve güvenli bir şekilde alıcıya iletilmesi düşüncesi Shannon’ı oldukça meşgul ediyordu. Shannon, makalesinde bilginin matematiksel bir açılımını da yapıyor ve temel birimini “bit” şeklinde ifade ediyordu. Bitler, tıpkı Boole Cebirinde olduğu gibi, yalnızca 0 veya 1 olarak gösteriliyor ve her türden bilginin (harf, sayı, görüntü vb.) bu gösterimle ifade edilebileceği savunuluyordu.
Birden çok sebepten devrimsel sayılabilecek bu makale, günümüz haberleşme sistemlerinin mihenk taşıdır. Cep telefonunuzla yaptığınız görüşmeler, kablosuz internet bağlantınız, telsiz haberleşmesi gibi gündelik hayatımızdan uzay çalışmalarına kadar neredeyse her alanda kullanılan iletişim sistemlerinin temelindeki bu büyük atılım; bilgiyi ve iletişimin temel dinamiklerini matematikçe yorumlamayı öngörebilmiş Shannon’dan başkasına ait değildir.
İletişim çağı ve cep telefonu ile evrilen Ağ toplumunun unutulmaz ilk sloganının “Bilgi Çağı”nın temeli olduğunu daha önce bu platformda bahsetmiş idik. “Connecting People” hatırladınız değil mi? Bu sloganın kendisinin unutturmamasının nedeni: Nokia 3310 ve benzer modelleri ile birlikte içinden gelen sesi pek sevmiş idik. Nokia kendisini bize, her arandığımızda veya çevremizde duyduğumuz arama seslerinin timeline bulunan Mors alfabesi ile bize kendisini sevdirmiş hatta bizi birbirimize bağlamış.
Bu ton, kulağa standart bir mesaj tonu gibi gelen, anlamsız bir ses aralığı gibi duran “Ascending” isimli modeli. Aslında Mors alfabesiyle seslendirilmiş bir sözcük dizisi. Nokia’nın sloganı olarak bildiğimiz, bizi birbirimize bağlayan, “Connecting people” anlamına gelen, enformasyon toplumunu kaos ağları ören işte O meşhur slogan!
Dengesiz koşullar ile donatılan bu süreçte, entropinin düzeni, organizasyonu ve dolayısıyla yaşamı azaltmayacağını bilakis üreteceğini unutmamalıyız. Geleneksel termodinamik görüşlerin ne derece yetersiz olduğunu artık anladığımızı düşünüyorum. Belirli sistemler çökerken, diğerleri aynı zamanda daha uyumlu bir şekilde evrimleşip gelişmektedir. Düzen entropiye rağmen değil, bilakis entropi nedeniyle ortaya çıkmaktadır.
Evrimci sistemler açık ve doğrusal olmayandır. Yeni bilgiyi analiz etme ve değerlendirebilme, bilgi hareketini diyalektik açıdan da çözümleme yetisine sahip olanlar her zaman vardır. Sosyal dünya (insanlar, politika, ticaret gibi) çok sayıda içsel bağlantı noktalarındaki 2021’in belirsizliği ile karşı karşıyayız. Belirsizlik, kaos ve düzen arasında ince bir sınırdayız, düşünmenin tam zamanı!
Anahtar Kelimeler: Shannon ABD Bilgi Çağı