Başlangıçta İpek Yolu vardı!
Sovyetler Birliği’nin dağılması üzerine, Çin Halk Cumhuriyeti ile Sovyetler Birliği arasındaki sınırın belirlenmesi konusunda, geçmişten gelen sorunların çözümlenmesi ve yeni siyasi duruma göre oluşan sınırların belirlenmesi amacıyla, bağımsızlığına yeni kavuşan ülkelerden Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan, 1990’ların başında, Çin ile görüşmelere gündemde yer alır. Bu sorunları sona erdirmek için, ilgili devletler arasında, çok taraflı bir çerçeve kapsamında, müzakereler ve güven artırıcı önlemler süreci başlatılır. Orta Asya ülkeleri ve Çin, Rusya Federasyonu’nun bölgedeki rolünün ve etkisinin bilincinde olduklarından, Moskova da bu müzakerelere davet edilir.
“Çin, Orta Asya Cumhuriyetlerini sınır anlaşmazlıkları konusunda;- Beş ulus, ulusal ve bölgesel güvenlik ve istikrar konusunda iş birliğini derinleştirmeli; – Ekonomik ve ticari konularda ikili ve çok taraflı iş birliği geliştirilmeli; – Uluslararası alanda beş ülke arasındaki koordinasyon güçlendirilmeli; – Şanghay Beşlisi çerçevesinde belirli projelere yönelik çeşitli düzeylerde ve farklı alanlarda danışma mekanizması geliştirilmelidir.”
Şanghay Beşlisi’ne ilave olarak Özbekistan’ın katılımıyla, 2001’de, Şanghay İş Birliği Örgütü-ŞİÖ (Shangai Cooperation Organization) kuruluş deklarasyonu imzalanır. ŞİÖ’nün amaçları: – Üye ülkeler arasında karşılıklı güven ve iyi komşuluğu güçlendirmek; – Politik, ekonomik ve ticari, bilimsel ve teknolojik, kültürel, eğitim, enerji, iletişim, çevre ve diğer alanlarda komşu ülkeler arasında etkili iş birliğini teşvik etmek; – Bölgesel barışı, güvenliği ve istikrarı ortaklaşa korumak; – Demokratik, adil, rasyonel bir uluslararası politik ve ekonomik düzen tesis etmek, olarak belirlenir.
ŞİÖ Şartı, 2002’de St. Petersburg’da düzenlenen Devlet başkanları toplantısında imzalanır ve 19 Eylül 2003’de yürürlüğe girmesiyle, Söz sahibine yani tekrar Baharat ve İpek Yoluna verilir. Bu sözün aslı ise sessiz harflerin altındaki döşenen Gaz Boru hatlarıdır.
Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi’nin, 8-9 Haziran 2017 tarihlerinde, Astana’da gerçekleştirdikleri tarihî toplantıda, Hindistan ve Pakistan’a tam üyelik statüsü verildi. Hindistan ve Pakistan’la birlikte ŞİÖ, yaklaşık olarak dünyadaki kara parçalarının %23’ünü, dünya nüfusunun %45’ini ve küresel Gayrısafi Hâsılanın %25’ini kapsayan bir uluslararası kuruluş haline geldi. ŞİÖ’nün gözlemci ülkeleri Afganistan, Beyaz Rusya, İran ve Moğolistan’dır. Diyalog ortağı olan ülkeler ise Azerbaycan, Ermenistan, Kamboçya, Nepal, Sri Lanka ve Türkiye’dir.
ŞİÖ’nün bölgenin “üç şeytani gücü” olarak tanımladığı terörizm, aşırıcılık ve bölücülük gibi konular esas alınarak, 15 Haziran 2001’de oluşturulan Teröre Karşı Bölgesel Yapı, RATS, Bişkek-Kırgızistan’da konuşlandırılmıştır. RATS, ŞİÖ Şartı ve Terörizm, Ayrımcılılık ve Aşırılığa Karşı Şanghay Konvansiyonu (The Shanghai Convention on Combating Terrorism, Separatism and Extremism) 23 esaslarına uygun olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. RATS, iki organdan oluşmaktadır. İlki, ilgili üye ülkelerdeki terörle mücadele çabalarından sorumlu bakanlardan oluşan, faaliyetlerin genel gidişatını ve gündemini belirlemek için düzenli olarak toplanan bir konseydir. İkincisi ise, Konsey tarafından belirlenmiş gündemin uygulanmasından sorumlu, daimi bir yürütme komitesidir. Komite, Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te bulunmaktadır.
Bölgede aktif olan ve “üç şeytani güç” olarak adlandırılan tehdide karşı verilen mücadele, kuruluşundan bu yana, ŞİÖ bünyesindeki iş birliğinin ana dayanağını oluşturmaktadır. ŞİÖ, kuzey güney hattında İpek Yolu’nun canlandırılmasında etkisi, katkısı ve çıkarı olacak bütün ülkelerin üye olduğu uluslararası bir örgüttür. Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya’nın ön plana çıktığı ŞİÖ’de Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan kurucu üye iken Pakistan, Hindistan, İran gözlemci üyelerdir. Afganistan ise, ŞİÖ’ye üye ya da gözlemci olmamakla birlikte 2005 yılından itibaren devam eden geleneğe göre bütün zirvelere konuk olarak davet edilmektedir. 15 Haziran 2011 tarihinde Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen ŞİÖ’nün 10. zirvesinde Afganistan Devlet Başkanı Karzai, örgüte gözlemci olarak katılma isteğini açıklamıştı.
Üç kötülük olarak nitelendirdiği, terörizm, ayrılıkçılık ve aşırılıkla birlikte mücadeleyi hedefleyen ve Bölgesel Anti-terörizm Merkezi gibi yapılar oluşturan ŞİÖ’nün sürekli gündem maddelerinden birini de, Afganistan’ın istikrarı oluşturmaktaydı. Rusya ve Hindistan hariç ŞİÖ üyelerinin tamamının Afganistan ile komşu olması, Afganistan’ın istikrarı ile üye ülkelerin güvenliğini doğrudan ilişkilendirmekteydi. Astana’da düzenlenen Onuncu Zirve’de de öne çıkan konuların başında Afganistan gelir. Özbekistan Devlet Başkanı Kerimov, Afganistan’ı gelecekte istikrarlı bir şekilde gelişen ve çevre ülkelere tehdit oluşturmayan bir ülke olarak göreceklerini ifade edilir.
Astana zirvesinde örgütün İran’ı gözlemci üye olarak kabul etmesi ve bu zirvede ABD’den Özbekistan’daki Hanabad Üssü’nü boşaltması talebi, ŞİÖ’nün Amerikan karşıtı karakterini daha da gücüne güç katar. ABD’nin Orta Asya’daki egemenlik kurma girişimlerine karşı Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin ortaklık girişimi olarak nitelendirilebilecek ŞİÖ’nün, Türkiye’nin Orta Asya’ya girişini engelleyen Türkiye karşıtı bir birlik olduğunu söyleyenler de az sayıda değildir.
ABD ve koalisyon kuvvetlerinin Afganistan’dan çekilmeye başladıktan sonra ŞİÖ’nün Afganistan için rolü ve önemi daha da artar. Rus uzman Yuliya Kudryaşova, Taliban’ın ılımlısının olmayacağını ve Taliban’la uzlaşılamayacağını söylemekte, ŞİÖ’nün BM şemsiyesi altında Afganistan’da güvenliğin sağlanması konusunda görev üstlenmesi olarak önerisini iletir. Kurdyaşova’nın önerisi, 2009’dan itibaren artan BM ile ŞİÖ arasındaki işbirliği ile de uyumlu idi. Öte yandan yıllık bütçesi 4 milyon dolar olan ŞİÖ’nün Afganistan sorununun bütün taraflarca tartışılmasına ortak bir platform sağlamaktan öte bir rol üstlenmesi de zor görünür.
Afganistan’ı transit ülke ve ticaret merkezi yapacak en önemli proje, Türkmenistan doğal gazının Hint Okyanusuna ulaştırılmasını hedefleyen Trans Afgan Boru Hattı Projesi: TAPİ’dir (Türkmenistan, Afganistan, Pakistan ve Hindistan). TAPİ projesi, ilk bakışta Hazar havzası enerji kaynaklarının dünya piyasalarına ulaştırılmasına ilişkin projelerden biri olarak görülmekteydi. Ancak bu proje; Afganistan’da istikrarın sağlanması, Pakistan ile Hindistan arasında dostane ilişkilerin temellerinin atılması, Orta Asya ile Güney Asya’nın birleştirilmesi gibi pek çok önemli sonuçlar doğuracak Modern İpek Yolu Projesi olarak adlandırılmalıydı.
Proje ilk olarak 1991 yılında gündeme gelmiş ve projenin fizibilite çalışmaları ise Asya Kalkınma Bankası tarafından finanse etmeye başlamıştı. Bu proje kapsamında ise, en dikkat çekici başlık, 1995 yılında Türkmenistan ve Pakistan doğal gaza ilişkin anlaşmanın imzalanması idi. 1996 yılından itibaren Afganistan’ın %80’inde Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinin ardından projeyi hayata geçirebilme umudu ile Türkmenistan, Taliban rejimi ile yakın ilişkiler yürütmeyi başarmış görünüyordu. Afganistan’da, Taliban’ın kontrol ettiği bölgeler üzerinden boru hattı inşa edilmesi öngörülmüş, ancak proje bu dönemde hayata geçirelemedi. ABD öncülüğünde koalisyon kuvvetlerinin askerî müdahalesi sonucu Afganistan’da Taliban rejiminin iktidardan uzaklaştırılmasından sonra 2002 yılında Türkmenistan, Afganistan ve Pakistan, TAPİ projesine ilişkin yeni bir anlaşma daha imzalanması için mutabakata varıldı. Ancak projenin kârlıbir hâle gelebilmesi için Hindistan’ın da katılımı gerekli görülmüştür. 2003 yılında Hindistan projeye dahil edilmek üzere davet edilmiştir.
Asya Kalkınma Bankası’nın hazırladığı fizibilite raporuna göre 735 kilometresi Afganistan’dan, 800 kilometresi Pakistan’dan geçecek olan ve toplam uzunluğu yaklaşık 2000 kilometre olacak boru hattının maliyeti 7,6 milyar dolar olarak hesaplanır. Bu hattan yılda 33 milyar metreküp doğal gaz taşınması planlanlanır. Türkmenistan, hâli hazırda yılda 70 milyar metreküp doğal gaz çıkarmakta ve bunun 10 milyar metreküpünü Rusya’ya, 12 milyar metreküpünü ise Çin Halk Cumhuriyeti ve İran’a satmaktadır. İran, Türkmenistan’dan doğal gaz ithal eden ülkeler sıralamasında Rusya’dan sonra ikinci sırada gelmektedir. Doğal gaz rezervleri açısından dünyada dördüncü sırada bulunan Türkmenistan, doğal gaz üretimini 2020 yılında 230 milyar metreküpe çıkarmayı hedeflemişti. Bu durumda TAPİ projesi ile Güney Asya pazarı ve Hint Okyanusu üzerinden Avrupa pazarı, Türkmenistan için önemlidir.