Küresel düşündük yerel yaşadık. Kürelerin dünyasındaki yaratıcı toplumların stratejilerini ihtiyaçlarımıza göre seçtik, yerelliğimize uydurmaya çalıştık. Küreselleşen dünyanın tasarlanmış sahnesinde, kopyala yapıştır etüdlerinden mezun toplumun, değişen yaşam koşullarına karşı unutulası okunan meydanlarında kaybolduk. Doğuş, yükseliş, çöküş ve parçalanış; kaos, belirsizlik perdelerinde karma karışıklığın patlak vereceği zamana kadar genel olarak yavaş yavaş yitimiyle beraber gelişir. Çöküş ve çözülüş sürecinde egemen toplumsal kurumlar, hala yeni normale karşı özümsenen normallerini korumak isteseler de içten içe yok oluşuna sürüklendi. Şimdi bilinmeyen, hiçbir şeyin durduramadığı bir kapalı devre içinde, gerçeğin değil yalnızca kendi kendinin yerine geçebilen yeni bir dünyadayız gözlerimiz kapalı.
Sınırsızların dünyası burası. Dijital Altın çağın pasparlak dünyası pil ömrü kadar… Alışkanlıklarımızın sabit mekanlarından çıkıp, sanal, dinamik, güncelleme programların günlerine teslim, bir prizlik canımızın kaldığı düz dünya burası.
“Dünya düzleşiyor. Bunu ben başlatmadım. İnsanlığın gelişmesini ve geleceğini tehlikeye atmadan durdurmamız da mümkün değil. Ama doğru yönlendirmek bizim elimizde. Ancak o zaman her sabah uyandığımızda güzel şeyler hayal edebilir ve o hayallerimizi gerçekleştirmek için işe koyulabiliriz” diyerek, kitabının son satırıları ile dünyanın düzleştiğini duyurmuştu, Thomas L. Freidman. Kendisine dünyanın düz olduğu sonucuna ulaşmasına öncülük eden durum; Infosys Technologies Limited’in, salonunda CEO Nandan Nilekani’nin konferansında gerçekleşmiş.
Hindistan enformasyon teknolojisi dünyasının liderliğinde yer alan Infosys ltd.’nin CEO Nandan Nilekani de, Hint sanayisinin en saygın kaptanlarından birisi olarak biliniyor. Friedman, 2004’ün Şubat ayında Nilekani ile röportaj yapmak ve tesisleri gezmek için Hindistana’ gider. Ziyareti esnasında, Infosys çalışanlarının Amerikalı ve Avrupalı şirketler için özel yazılımlar hazırladığını, ayrıca yine Amerika ve Avrupa merkezli çokuluslu büyük şirketlerinin bilgisayar bakımlarının yapıldığını, dünyanın her tarafından bu şirkete yönlendirilen müşteri telefonlarına cevap verildiğini ve özel araştıma projeleri yapıldığını görmüştür. Yani burada Amerika ve Avrupa şirketlerinin arka plan programlarının işlemlerinin yapıldığını görmüştür. Örneğin; yatırım araştırması çok maliyetli bir iş olmasından dolayı, bu maliyeti azaltmak için bir çok uluslararası firmanın, temel şirket analizlerini Bangalore’de yaptırdığını öğrenir.
Friedman’a şok geçirtip, küresel dünyanın geleceği üzerinde epeyce kara kara düşünmeye iten, CEO Nilekani’nin şu sözleri idi. “Taşeronluk, bugün dünyada gerçekleşen çok daha temel bir şeyin boyutlarından biri sadece. Geçtiğimiz birkaç yılda, özellikle de dünyanın her yanına geniş bant bağlantı kurmak, deniz altına kablolar döşemek gibi şeyler için yüz milyonlarca dolar yatırım yapıldığı balon köpüğü çağında teknolojiye büyük para akıtıldı. Bu arada, bilgisayarlar ucuzluyor ve dünyanın her yanına dağılıyordu. Yazılımda patlama yaşanıyordu. Google gibi arama motorları (client server) ve elektronik posta ortaya çıkıyordu. Bir işi küçük parçalarına ayırarak bir parçasını Bangalore’ye, diğerini Pekin’e gönderip birbirine uzak mesafelerde aynı bütün çalışmayı daha kolay hale getiren telifli yazılımlar hazırlanıyordu. Bu gibi gelişmeler 2000 yılı civarında aniden bir araya gelince, fikri çalışmanın, fikri sermayenin bir yerden bir yere gönderilmesine olanak sağlayan bir zemin oluştu. Fikri sermaye artık parçalarına bölünebiliyor, bir yerlere gönderilebiliyor, dağıtılabiliyor, üretilebiliyor ve tekrar bir araya getirilebiliyor. Bu durum işimizi özellikle de fikri üretimimizi yapma biçimimizi, tamamen özgürleştirdi. Bangalore’de bugün gördüğünüz şey, bir araya gelen bütün gelişmelerin sonuçlarıdır.” Thomas Freidman, dünyanın düzleşmesiyle tamamen tesadüfen karşılaştığını, Şubat 2004’teki bu Hindistan ziyaretinde olduğunu söylüyor. Freidman, CEO Nilekani ile yapmış olduğu görüşmesini, hiç unutamadığı şu cümlesi ile bittiğini de aktarmış: “Tom, oyun alanı düzleşiyor.”
Nilekani aynı zamanda, Hindistan gibi ülkelerin, küresel bilişimde daha önce asla olmadığı kadar rekabete hazır olduğunu ve Amerika’nın da buna bir an önce hazırlanması gerektiğini de eklemiş. CEO Nilekani, Amerika’ya kafa tutulacağının haberini de Freidman’a şu şekilde söylemiş, yani Freidman aracılığı ile Amerika biz geliyoruz demek istedi belki de? Nikelani, Amerikaya kafa tutmanın, Amerika için iyi bir şey olduğunu, çünkü Amerika, ancak kendisine kafa tutulunca elinden gelenin en iyisini yaptığını, seçmeden apaçık söylemiş.
Freidman, Infosys şirketinin konukseverliliğinden ayrılırken ve çukurlu yol boyunca “Oyun düzleşiyor, oyun alanı düzleşiyor. Düz mü? Dümdüz mü? Tanrım, bana dünyanın düz olduğunu söylüyor, bu CEO!” sözlerini zihninde sürekli tekrar ederken, yolun nasıl sonuna geldiğini anlayamadığını da yazmış. Kolomb’un ufukta yelken açmasından 500 yıldan fazla bir süre sonra, zamanının ilkel navigasyon teknolojilerini kullanarak Hindistan rotasını ve dünyanın yuvarlak olduğunu kesin olarak kanıtları ile tarihe geçmesi anımsıyor, o an. Yıl 2004, ülkesinin en iyi teknik enstitüsünde eğitim almış ve zamanının en modern teknolojileriyle desteklenen Hindistan’ın en zeki mühendislerinin, Freidman’a dünyanın düz olduğunu söylemeleri ile kürelerin dünyasından dümdüz indiğini hissettirmiş. Freidman, düz dünyaya inişi ile; CEO Nikelani’yeye mutluluğu kazandıran bu gelişmenin, insanlığın ilerlemesinde yeni bir kilometre taşı, dünyayı düzleştirmiş olmaları, Hindistan ve dünya için kazandıkları büyük fırsatın Freidman’ın da kıyametini tam koparmış. “Dünyayı Düzleştiren On Güç” olarak tüm öğrendiklerine hatta kıyametinin kopmasına işaret ederek kitabını yazmayı da ihmal etmemiş. 2005 yılında en çok satanların öncülüğünü yapan “Dünya Düzdür: 21.yüzyılın kısa tarihi” bu kitabı tekrar gözden geçirmenin şimdi tam zamanı!
- Küreselleşme 1.0 (1492’den 1800’lere kadar olan tarih – Kolomb’un seferi): Bu çağda küresel entegrasyon sürecinin itici gücü, ülkenizin ne kadar kas gücüne sahip olduğu ve bu gücün ne ölçüde yaratıcı kullanıldığıydı. Bu çağın sorusu şuydu: Küresel fırsat ve rekabette ülkemin yeri neresi? Ülkem aracılığıyla küreselleşip diğerleriyle işbirliğine nasıl giderim?
- Küreselleşme 2.0 (1800’lerden başlayarak 2000’li yıllara kadar olan tarih – Büyük Bunalım, 1.ve 2.dünya savaşları): Bu çağda küresel entegrasyonun itici gücü, çokuluslu şirketlerdi. Buhar makinesi, demiryolları, telgraf, telefon, kişisel bilgisayarlar, uydular, internet vb. gelişimiyle bu çağın sorusu şuydu: Küresel ekonomide şirketimin yeri neresidir?
Duvarlar Yıkıldı, Pencereler Açıldı (Windows)! Berlin Duvarının 9 Kasım 1989’da yıkılışı Sovyet İmparatorluğunun hükümranlığında yaşayan halkları özgürleştirmekle kalmadı; aynı zamanda güç dengesini otoriter, merkezi planlamalı yönetimler aleyhine, demokratik, oydaş ve serbest pazar esaslı yönetişimlerin lehine çevirdi. Soğuk savaş iki ekonomik sistemin, kapitalizm ve komünizmin mücadelesiydi. Duvarın çöküşü ile birlikte, herkesin bir şeklide adapte olması gereken tek bir sistem kaldı. Gitgide daha fazla sayıda ülke aşağıdan yukarı yönetilmeye başlandı. Yönetimlere yön veren, halkın çıkarları, talepleri ve arzuları oldu, dar bir iktidar grubunun çıkarları değil. Herkesi eşit derecede yoksul bırakmada komünizmin üstüne yoktu. Kapitalizm ise insanları eşitsiz bir şekilde zenginleştiriyordu. 1991’de duvarlarını yıkan bir ülke de Hindistan’dı. Kadının özgürlüğü okuma-yazma imkanını arttırır, doğurganlığı ve bebek ölümlerini azaltır, iş imkanların çoğaltır, siyasi diyalogu geliştirir ve sonuçta kadının kendini idare edebilmesine fırsat sağlar. Duvarın çöküşü ortak standartların benimsenmesini de sağladı. Muhasebe kayıtlarından, bankacılıktan tutun da PC’lere, ekonomik tezlerin nasıl yazılacağına kadar hemen her şey standart hale getirildi.
- Küreselleşme 3.0 (2000’lerden başlayarak günümüze kadar olan tarih): Bu çağın itici gücü ve bu çağa biricik karakterini kazandıran şey, küresel düzeyde işbirliği yapmak ve rekabete girmek için bireylerin ele geçirdikleri yeni güçtür.
Freidman; Küreselleşme 3.0 çağını dünyanın düzleşmesi olarak adlandırıyor, ancak çok vakit geçmeden insanlığın yeni gelişme evresi olarak küreselleşme 4.0’ın geldiğini, henüz algılayamadığımız düz olan dünyanın bize dümdüz yaşatılacağını, yaşarken anlayacağımızı da ifade etmeye çalışmış.
- Küreselleşme 4.0, yapay zeka, büyük veri, otomasyon, sanal ekonomi ve diğer yeni jeopolitik unsurları kapsıyor. Bu yeni dönem insanlığın gelişme evresi olarak adlandırılsa da ekonomik eşitsizlikler, iklim değişikliği, jeopolitik gerilimler gibi bazı zorlukları da beraberinde getirdiği “Great Reset” – “Green Deal”…vs. vs…
Freidman’ın düz dünyası ile birlikte, Immanuel Wallerstein 2009 yılında yapılan bir söyleşideki sözlerini de hatırlayalım: “Henüz başlamış ve daha da kötüye gidecek olan bir döngünün içindeyiz,” diyerek kapitalizmin son beş yüz yıldır birçok iniş çıkış yaşadığından söz etmiş idi. Ama bu sefer farklı diyen Wallerstein “50 yıl sürecek olan temel bir geçiş sürecine girdik ve bu süreç sonunda kapitalizmin varlığının sona erdiğini göreceğiz,” diyor ve ekliyor: “Yeni sistemin nasıl bir şey olacağını hiçbirimiz kestiremeyiz.”
Yirmi Yirmi’yi, evde geçirdiğimiz zamanda yedik bitirdik. Zamanın akıp gittiğini, bir prizlik kadar canımızın, bir pilin ömrü kadar nefesimizin olduğunu öğrenmiş olduk. 2020’den kalan, ezbere dünyamızın biçilmiş yaşamını, yeni nesil Anormal dizaynına bürüneceği… Wallerstein; “insanların saflarını seçerek nasıl bir dünya istediklerine karar vermeleri gerekecek. Çünkü bu tercihler belki de o düzenin oluşmasını sağlayacak. Tüketmeye ve sürekli biriktirmeye dayalı bu sistem, ekolojik olarak da ekonomik olarak da sonuna yaklaşıyor. Şimdi kapitalizmin son yüzyılının düşünürlerinin yazdığı gibi daha küresel bir ekonomi değil, daha küresel bir insanlık doğacak” demek istemiş idi.
Sizce bu seçim hakkımız; maske, mesafe ve yaşayan ölülere dönüştüren dezenfektan ile halen varlığını koruyor olabilir mi?
Şimdi düşünmenin tam zamanı!
Not: Thomas Loren Friedman kimdir? Amerikalı bir siyasi yorumcu ve yazardır. The New York Times’da haftalık köşe yazarı olan üç kez Pulitzer Ödülü ile taçlanmış. Dış ilişkiler, küresel ticaret, Orta Doğu, küreselleşme ve çevre konularında kapsamlı yazılar yazmıştır.