Düşünme, kavrama ve algılama yetilerimizin en siyahı ile maskelendiği, ayağımızın yerden kesildiği, mağaralarımızın duvarına yansıtılan Yirmi Yirmi’nin Nisan’ında Belirsizliğin Yeni düzeni programlarını izliyorduk. Uzak diyarların Siyah kuğusu, Uzak Asya’nın Gri Gergedan’ı yeni düzen belirsizliğinden haber getirmişlerdi. Haberin başlığı ise; “Düz Dünya’nın yeni düzen belirsizliğinde belirledikleri yeni yaşam biçimimiz üzerindeki hüküm ve kararları” idi. Tüm dünyadaki devlet yetkilileri bu kararları tek bir slogan ile aynı saatte, tek metin üzerinden bizleri bilgilendiyorlardı. “Artık, hiç birşey eskisi gibi olmayacak! Yeni normale alışın! Evde kalın! Bizbize yeteriz…” Yaşayamama durumlarını ortaya çıkaran duygunun korku olduğunun renginden bir haberdi bu. Merkeziyetçi köle imparatorluğun rengi, ortaçağın gündüzü olmayan günlerinden, en karanlığının habercisi… İlk günlerimiz olduğu için anlayamadık, anlayamazdık da çünkü maskeliydik, bu haberleri de gölge tiyatrosunun isli sesleri ile dinliyorduk.
O günleri hatırlatmanın, geçmişe dönmenin bir faydası yok diyebilirsiniz. Ancak bu bir hatırlayış değil. Halen daha o günlerin devamı olan ve çözüm beklediğimiz günlerin belirsiz saatlerindeyiz… Ve bu bekleyişin bilinmezliği ile diğer bir belirsiz yıla aynı şekilde geçiş yaptık.
Dün mavi kuş iki gagasının arasında, The Economist’in geçmiş bir makalesini tekrar getirmiş. Yazının başlığı
“2021’de Dünya! Salgın gri bir gergedan mıydı yoksa siyah bir kuğu muydu? Hemen alt satırda, ‘HAYIRDIR İNŞALLAH!’ dedirten ve daha küçük puntolar ile yazılmış diğer bir cümlenin anlamını okuyalım hep birlikte. “Size çaktırılmayan daha da fazlası var aslında, tahminlerinizin çok üstünde!”
İlk paragrafın verdiği mesaj özet ile; COVID-19 salgınından çıkarılan derslerin pek de büyük olmadığını, yaşadığımız pandeminin öneminin değerinin nedenli yüksek olduğunu, çarşambanın gelişini kırmızı perşembenin bağıra çağıra geldiğini, ancak bu gelişin olasılığının da yüksek ve en karanlık etkisinin olacağını görmezlikten gelenlerin aptallık seviyesine işaret etmiş. Yıllar boyunca birçok hükümet, dünyanın bir salgına hazırlıksız olduğuna dair sayısız inandırıcı sözleri sarfettiklerini üstlelik Çin’de yeni koronavirüs ortaya çıktığında, pek çok ülke bu durum karşısında yorumsuz kalmayı tercih ettiğini ima etmemiş, açık seçik yazmış, Michele WUCKER analist ve GRİ GERGEDAN kitabının yazarı.
Michele Wucker, liderlere, kuruluşlara ve topluluklara “gri gergedan” isminde risk toplumu çağındaki işlerini kolaylaştırmak üzere bir danışmanlık şirketi kurmuş. 26 Ocak 2013 tarihinde Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu Yıllık Toplantısı’ndaki konuşması ile gri gergedanın taşıdığı kavramının ne anlatmak istediğini aktarmış. Liderler ve iş dünyasından epey ilgi görmüş olmalı ki, WEF konuşması deneyimlere, deneyimler ise 2016 yılında kitaba dönüşmüş. Wucker 2019 TED konuşmasında, Çin lideri Xi Jinping ofisindeki kütüphanesinde bu kitaba yer verdiğinden bahsetmiş.
İkinci yüzyılını neredeyse tamamlamak üzere olan ve yaşama sevincini kaostan alan ünlü Kahin The Economist’in mavi kuşla gönderdiği mesaja geri dönelim.
“2021’de küresel ekonomi, finansal piyasalara, borsalara karşı her türlü tedbirinizi alın. İş kayıplarının, iflasların ve temerrüde düşenlerin yüksek ihtimalle olacağını şimdiden haber veriyorum” benden yazması diyor. Sonra “Vay ben duymadım, kimse bana demedi, The Economist kehanetini yazmadı, mavi kuş uçmadı da kaçtı demeyesiniz, karışmam” diye sıkı sıkı uyarmış.
Bizim yine için için “FESUPHANALLAH! Yok mu çaresi” diyeceğimizi tahmin eden ünlü kahin dergimiz, peşin peşin raporunu, reçetesini de yazmış.
“Siyah kuğuları sadece dikiz aynasında görebilirsiniz” demiş. 2021’de önümüzdeki Gri Gergedanlara odaklanmamız gerekliliğinin altını çizmiş. Neden Gri Gergedana odaklanmamız gerektiğinin anladığımız kadarı ile; “Çarşambanın çöküpte sıfırlanacağını, bunu gri gergedanla öngörülebiliceğini ve gelen çarşambanın çöküpte sıfıra bürüneceği nedenlerini, perşembenin düşürdüğü maskesinde açık açık göstereceğini” iletmiş. Bu sözümü OKU’maz iseniz, siz bilirsiniz, ben karışmam” notunu da bir cümle ile makalenin sonunda bir yerlere iliştirmiş. Notun alttan alta verdiği mesaj: “Bu makale, 2021’de The World dergisinin basılı baskısının ‘Artçı şoklar bölümünde, ‘Siyah kuğu mu’? Hayır!”
Peki, neden Siyah Kuğuya hayır?
M.S. I. yüzyılda yaşadığı varsayılan eski bilginlerimizden Iunius Iuvenalis’in, ‘karada nadir bir kuş, tıpkı siyah bir kuğu gibi…) sözünü, Orta Çağ’da kendisini unutturmamak üzere çok kullanıldığını hatırlattı bize. O güne dek bir siyah kuğunun varlığına şahit olunamadığı için, olumsuz olasılıkları veya olasılıksızlıkları betimlediği doğrudan çıkarımı yapılabilir. Orta Çağ boyunca Iuvenalis’in bu sözü, hiç rastlanmamış olayları nitelendirmek için kullanılırdı, ta ki 1697 yılında Willem de Vlamingh tarafından Batı Avustralya’da ilk siyah kuğu tespit edilene kadar…
Siyah Kuğu metaforunun günümüzde farklı bir eksende, ekonomi, finans dünyasındaki kullanımı ise, 1962 yılında Joan Robinson’un yazdığı Economic Philosophy adlı eserle gerçekleşir. Yıllar sonra, ‘Siyah Kuğu’ kendisini tüm dünyaya, Lübnan kökenli Amerikalı yazar ve ekonomist Nassim Nicholas Taleb’in 2007’de ABD’de yayınlanması ile kısa sürede en çok satanlar ile duyurdu. Nassim Nicholas Taleb, kitabın ön sözünde; “Bütün kuğular beyazdır… Avustralya keşfedilene kadar.” Bu sözü, Joan Robinson’a ithaf etmiştir. Siyah kuğu metaforu: Yazar N. Taleb, kimsenin aklına gelmeyen, ihtimal bile vermediği olaylar için kullanır. Olması ihtimal dışı olarak kabul edilen, tahmin edilemeyen fakat gerçekleşmesi durumunda bileşik bir etki ile muazzam olaylara işaret eder. Değişimlere yol açabilecek kadar etkisi çok büyük olan ve bir kez gerçekleştikten sonra, onu daha az rastlantısal kılacak bazı açıklamalar getirdiğimiz olaylar olarak tanımlar. Çoğunlukla göz ardı edilen veya düşük, gerçekleşme olasılığına sahip olduğu düşünülen değişkenlerin ve bu değişimlerin de uygarlık tarihini biçimlendirdiğini iddia ediyor.
Siyah Kuğu Olaylarının Özellikleri: Tahmin edilemezlik – Şiddetli ve kapsamlı sonuçlar yaratan – Meydana geldikten sonra mantıksal bir çerçeve çizerek önemini sonradan anladığımız unsurlar ile öngörülebilirlik kazandırdığımız olaylar. Ve yaşanılan olaylardan ders çıkarmak yerine, yorum üstüne yorum ile analiz tadında dedikoduya dönüşen, artçı şokların altında ezildiğimiz diğer olayları da tanımlıyor.
Şimdi kahinimiz The Economist’in, uyarı niteliğindeki önerisindeki seçimini tanıyalım. “GRİ GERGEDAN”
Yazar Michael Wucker, 2013 yılındaki Dünya Ekonomik Forumu’nda (WEF) Gray Rhino kavramı ile 2012 yılında gerçekleşen Yunanistan Finansal Krizi ve sonrasında durumu anlatmış idi. Bu kavrama “Gri Gergedan” adını vermesinin nedenini ise yaptığı bir söyleşide açıklamıştır. Beyaz kuğu ve az da olsa siyah kuğular vardır. Fakat riski görünürlük ve etki anlamında vurgulamak için kullanmayı düşündüğü gergedanlar için ifadesi şöyledir: “Ne siyah olanların tam siyah ne de beyaz olanların tam beyaz olmaması sebebiyle aslında hepsini ara ton anlamında ‘gri’ ile tanımının dikkat çekeceği düşünülmüş. Dolayısıyla; piyasaları karıştıracak kadar büyük bir potansiyel etkiye sahip, yüksek olasılıklı ve gelmekte olduğunu gördüğünüz, ama tamamen hazırlıksız yakalanılan riskler Gri Gergedan teorisiyle tanımlanmıştır.
Gri Gergedan “Gray Rhino” ile Risk Öngörü Sürecinin Aşamalarına gelince;
“Riski yadsıma veya yok sayma. – Problemi farketmek ama bahaneler ile geçiştirmek. – Teşhis! En önemli aşamadır. Problemi çözme amaçlı gerçekçi planlama yapmak. – No Panic! Doğru bir teşhis süreciyle atlatılabilecek evre. Bu aşama aynı zamanda iki yüzü keskin bıçak gibidir. Bu aşamanın doğru kurgulanması ile son aşama olan eyleme, doğru aksiyon ile geçilebilir. Ancak bu aşamada doğru tespitler yapılmaması, yanlış aksiyonlara yönlenmeye de yol açabilir.”
Aslında, bizim kırmızı Perşembe, korona Virüs’ün ayak seslerini uzun yıllardır rapor rapor Simsiyah olana dek duyurmaya çalışmış, kimse ilgilenmemiş. Perşembenin duyurmak istediği; ‘Şiddeti Kovid’in 19’u ile yarışacak büyüklükte olmasa da, bir kuşak öncesi aile büyükleri ve sırası ile gelen diğer kuşakların gelmişi ve geçmişi imiş. SARS virüsünün 2004 yılında, 2009’da H1N1 ve EBOLA’nın 2015 yılında tarihe kendilerini yazdıracak kadar şöhret bırakmaları idi. Sonuç olarak Yirmi Yirmi’nin pandemesi, kararan perşembenin gemisine çoktan binmiş ve gelmiş.
Kahin The Economist derki; “Kuşak kuşak virüslerin yaşattığı bu salgınlar ortaya çıktı, “Gri Gergedan” olma özelliği ile kendini gösterdiğinde kimse umursamadı, üzerinde düşünmedi… Peki ya sonra! Üstelik Çin’de ilk Covid 19 vakalarının duyulmasına rağmen, en şiddetinden bir virüs olduğu haberlerinin sorgulanmamış olması… Ey! Siyah Kuğunun peşinde koşanlar…” diyerek en ikazlı sözlerini dile getirmek istemiş.
Risk Toplumu olarak bir önceki yazımızda ifade etmeye çalıştığımız; ‘bugün toplumun içinde bulunduğu tehlike, karanlıktan beslenen risk ve belirsizlik olduğu’ idi. Doğal riskler ve imal edilmiş riskler olarak ayırılan risk durumlarından kaynaklanan, olası tehlike ve tehditler, güvensizlik, belirsizlik ve korku tüm yaşam biçimimizi değiştiriyor, üstüne yeni yeni A-normallikler eklemeye devam ediyor. Yenilendiği iddiasında bulunulan ‘Normal’; düzenin akıldışına yönlendirildiği, toplumun algılama yetisini yok ederek sürekliliğini sağlayan A-Normaldir.
Eğer, kahin The Economist’e kulak vermez de siyah kuğu peşinden gidersek, Vah ki ne Vahlar halimize! 2021’e özel imal edilmiş risklerin ve artçılarının hesabını soracağımız, ‘Sarı Saçlarından suçlu olan bir Trump’ da yok artık!
Düşünmenin tam zamanı! Anahtar Kelimeler:UzakThe EconomistCOVID19