Bir Varmış Bir yokmuş

“Size öyle bir masal anlatacağım ki; bu masallar şimdiye dek hangi kuyularda, mağaralarda ve hatta yerin kaç kat altında, kaç kat üstünde saklanmış ki böyle, ‘biz böylesini daha önce hiç duymamıştık, dahası yok mu?’ diyeceksiniz.” Gündüzlerin 1001 meselesinin hikayesini, 1001 gecenin gizemi ile anlatırken, bu sözleri ile başlarmış, Şehrazat. Gerçeklikten uzak kat kat yer altında, kat kat kimilerinin düşlerinde sır… Dünya meselelerinin gizeme bürünen sözleri, sembollerinin yansıttığı gerçeklik, şifreli mekanizmaları… Kalemin ustalığında mı yoksa anlatanın kendisindemi saklı masalları yüzyıllar boyu hatırlayacak nesiller? Johann Wolfgang von Goethe’nin masallarının dili olan yaşlı rahip ise meselelerin dünyasını anlatmaya şöyle başlarmış:  “Bu akşam size bir masal sözü veriyorum. Bu masal sayesinde hiçbir şeyi hatırlamamanız gerekir yahut da her şeyi hatırlamalısınız”. Bu simyasal dünyanın sözleri ile derlenen hikayelerin dinleyicisi, meselenin ya bir kahramanıdır, ya da yazan kalemin ustalığı ile biçimlenen kelimelerin düşünenidir.

Hatırasını evlerimizde sığdırmaya çalıştığımız bir yıl öncesinin bugünleri idi… “Artık vakti geldi!” diyenler, “önce ben söyledim, önce ben bildim” ana akımın çeşit çeşit programlarında; “En nihayetinde vakti geldi gelmekte olan şeyin, bir tapınağın yerin altından yükselişi olduğuna şahit olacağız, bir sırrın hatırlanışına az kalan günlerin kıymetini bilin. Ve bin yıllık yeni bir çağın başladığı ile müjdeleniyoruz” dediklerinde, Goethe’nin yaşlı rahibiminden bir masal mı idi dinlediklerimiz, yoksa bu masal gerçek mi oluyordu? Hiçbirimizin hesabının tutmadığı bu zamanda bu meselenin müjdecilerine inanmayı seçtik, kanal kanal peşlerini bırakmadık.

Yazarı ve ne zaman anlatılmaya başlandığı tam olarak bilinemeyen, 1807 yılında yayımlanan Jack ve Fasulye Sırığının Tarihi (The History of Jack and Bean-Stalk ) meselesi ile birlikte, bir zamanların Çin’li imparatorunun Altın meyve veren tohum hikayesinin heyecanını ekranlarımızda takip ediyoruz şimdi. Çekimlerinin tamamlandığını fragmanlarından anladığımız ikinci sezon pek yakında!

Ludwig Tieck’in Elfler adlı masalı, gelecek gelmekte olan. Zerina ve Marie’nin olağanüstü deneyimlerini yaşadığı derenin karşı tarafındaki karanlık bölgenin hikayesi. Kahramanların yaşadığı gerçek dünyanın kapısı doğaüstü bir dünyaya açılması ile mesele başlar. Zerina, arkadaşı olan Marie’ye etrafı gezdirirken bir ara saraya gider. Elinde altından yapılma bir kutu ile geri döner. Bu kutunun içinde parıldayan tozlara benzeyen tohumlar vardır. Küçük elini önce kutuya daldırır, sonra da çıkarıp  elindeki tohumları yeşil toprağa serpiştirir. O anda çimenler sanki dalgalanır gibi kımıldanır ve birkaç dakika sonra topraktan parıl parıl parlayan gül ağaçları fışkırmaya başlar. Ağaçlar hızla büyür ve hemen goncaları görünür. Etrafa çok tatlı bir parfüm kokusu yayılır. Marie de tozdan bir parça alıp serpiştirir. Etrafında beyaz leylakların ve en alacalı karanfillerin açtığını görür. Sonra Zerina’nın bir işaretiyle bütün çiçekler yok olur ve yerlerinde yenileri açar. Daha sonra Zerina yere iki çam tohumu atar ve Marie ile birlikte yukarı doğru hareket ettiklerini hissederler. Ağaçlar altlarında büyük bir hızla yükselir, yüksek çamlar bir öne bir arkaya dalgalanırken birbirine sıkı sıkı sarılan iki çocuk da alaca karanlığın kızıl bulutları içinde sallanır.

Modern bilimin kurucusu ve tarihine ışık olan isimlerden Albert Einstein, 1929 yılının bir röportajında zihninin çalışma süreciyle ilgili soruya, “Hayal etmek, bilgiden daha önemlidir çünkü bilginin sınırları vardır, hayal ise tüm dünyayı kuşatır” olarak yanıt verir.

Her biri bir kum tanesi boyutunda, kasırga rüzgarları tarafından havaya uçurulan ve fırtınayla ilgili verileri aşağıdaki hava istasyonlarına aktaran bir sensör bulutu hayal edin. Veya gizli bir pıhtıyı bulmak ve yok etmek için insan arterinden geçen minik robotik çiplerin mucizesini…

Ölçülebilir dünyanın geleceği mucizenin sırrı akıllı tozlarda, Ludwig Tieck’in Elflerin diyarından, Zerina’nın sihirli tohumları artık masal değil, bugünün meselesi!

Einstein’ın “hayal edin” sözünü yerde bırakmayan Kristofer S. J. Pister 1990’larda bir “Tutam Akıllı Toz” ile dünyaya kafa tutan en çılgın hayali kurdu. Havada uçuşan bir tutam tozun ulaşabildiği her zerrenin bilgisini toplayabilmesi için hedeflediği, dünyada, ay altı ay üstü veriyi tek merkezde depolayabilmek üzere “big data/büyük veri dünyasının” temellerini oluşturdu. Yeryüzüne ve dahasına, bir milimetreküplük minik sensörlerin bir tutamından serpiştirilmesi ile kurgulanabilen, hesapların şaşmayacağı bir gelecek için! Pister, bir tutamlık hayaline “akıllı” (smart) ismini vermişti. Akıllı (smart) kavramı ilk olarak; proje sandıklarının açıldığı, birbiri ile yarışan dosyaların baş döndüren ödül yılı 1997’de duyulmuştu. Kris Pister ise nesnelerin interneti kavramı ile birlikte taşa toprağa akıllı isminin eklenmesini fazla abartılı olduğunu düşünüyordu. Bundan dolayı Pister abartılı bulduğu bu duruma eğlenceli bir tavır göstererek, bir tutam tozuna “Smart DUST – Akıllı toz” ismi verdi. Doğanın mucizesi arıların çalışma prensiplerinden  ilham alarak bulduğu bir tutam akıllı tozu, 2001’in ilk yarısında daha da geliştirdi. “Üniversite ortamından çıktığımızda, büyüklüğün özellikle önemli olmadığını, güç ve güvenilirliğin önemli olduğunu öğrendik ”diyenDr. Pister; akıllı toza artan endüstrinin giderek artan ilgisiyle, olası tüm endüstriyel sahada uygulanmaları hızlandırabilmek için Dust Networks (daha sonra Linear Technology tarafından satın alınan) adlı bir şirket kurdu.

19’lu Kovid’in yaşamımızı tıka basa eve sığdırmaya çalıştığı son bir yıl içerisinde, sosyal medyanın habercisi mavi kuşun henüz gagasındaki nesnelerin interneti, birbiri ile iletişime geçen otomobilleri anlamaya çalışıyoruz. CEP Telefonuna smart ismi ile hitap etmek aklımıza henüz gelmezken, dokunmalı ekranından kişisel verilerimizin ele geçirilme korkusu ile whatsapp diyarından göçeli henüz bir ay oldu. Oysaki, Pister’in bir tutam tozu, 2003 yılından beri üzerimize serpile serpile gelişiyormuş. Biz de o sırada, pazar kahvaltılarında masamızdaki serpme kahvaltımız ile serpile serpile genişliyorduk.

Akıllı tozları bir bilgisayar yazılımıyla kullanan akıllı ağlar, askeri işlemlerin yanı sıra, yangınların saptanması, dağların içindeki olağanüstü koşulların gün yüzüne çıkartılması, kuşların çiftleşme süreçlerinin izlenmesi ve tehlikede olan türlerin belirlenmesi gibi çeşitli işlemleri de yerine getiriyor.

Ve yıl 2025…

Bir nano sensör ordusu, Britanya’nın tarlalarına ve çiftliklerine toz gibi dağılmış durumda. Onlar tarım dünyasının gözleri, kulakları ve burunlarıdır; birlikte çalışmak üzere programlanmış, su, sıcaklık veya besin maddelerindeki her çeşitliliğe yanıt verecek şekilde tasarlanmıştır. En önemlisi de hastalık ve saldırılara anında yanıt verecek şekilde ağa bağlanmıştır. Hayır, bu bilim kurgu değil; bu, çiftçiliğin gerçeği, düşündüğünüzden çok daha erken! Daha güvenli ve daha verimli bir gıda-tarım sistemi oluşturmak için Nanoteknoloji ve ‘akıllı toz’ yatırımları şimdi dünyanın her yerinde… 2060’ın gıda takıntılı dünyası için kısmen şekillenmiş olan yeni prodüksiyonumuz Roots Replanted!

Peki nedir? Nanoteknoloji, maddenin atom ölçeğinde manipüle edilmesidir ve akıllı toz, algıladıkları bilgileri iletmek için küçük kablosuz sensörlerin ve transponderlerin kullanılmasıdır. Bir tarlaya serpilebilirler ve hassas tarımda kullanılan mevcut tarım ekipmanlarına ve bilgisayarınıza bağlanabilirler.

Uzun yılladır diğer sektörlerde kullanılan Pister’in bir tutam akıllı tozunun diğer aşamaları aslında. Maine (ABD) kıyısındaki Great Duck Adası’na akıllı toz serpildi. Müdahaleci olmayan bir habitat izleme kiti geliştirmek amacıyla 150 kablosuz sensörden oluşan bir ağ, deniz kuşu yuvalama yuvalarının içindeki ve çevresindeki mikro iklimleri izliyor.

Ve son kullanım tarihini kontrol altına alan aynı teknoloji ise Akıllı Paketleme sistemleri geliştirdi. Kraft gıdalar, bozulduğunda gıda tarafından salınan gazlara son derece duyarlı olan ve sonuç olarak sensör şeridinin renginin değişmesine neden olan bir dizi nano sensör olan bir ‘elektronik dil geliştiriyor. Ve akıllı gıdalar! Doyulmadan önce beyne gönderilecek sinyalle fazla yemenin önüne geçilecek. Mide hücrelerinde tespit edilen peptide-1 (GLP-1) isimli küçük bir molekülün beyinde iştah hissini düzenleyen kişiye göre günlük alınacak gıda miktarını belirleyecek. Pek yakında…

Meselelerin dünyasını anlamlandırmaya çalışan için; “İnsan her şeyin ölçüsüdür” demiş Protogas. Doğal gerçeklik ve toplumsal gerçeklik? İnsanla toplumsal gerçeklik arasındaki diyalektik… Bireyden veya yapıdan hareket etme anlayışı… İç içe geçmiş gelenekler, mikro veya makro teori etkileri ile bireyin toplum ilişkisine dair kabullerle kurumlaşan yaşam sanısı…

Düşlerimizin en parlak zamanlamasında, gözlerimiz bağlı iken masumiyetin tenefüs ziline kadardı yerden yüksek olanlar. Yakalarını ele vermeyen yerden yükseklermiydi çanağı da çömleği de patlatan? Sanallaşma hem insanı hem de kitle iletişim araçlarını kuşatmış durumdadır ve sanallık her şeyi kurnazca kendisine saklamaktadır. Riya-kâr hanesinin kabarık kazançları, hile-kârca saklanmış masumiyet zamanlarının tükenişi, çanak çömleğin patlatmasından belliydi.

Anahtar Kelimeler: 1001 Bir Zaman